“Yeni şeyler öğrenemiyorum. Sanırım artık gelişmeyi bıraktım, hatta geriliyorum !”
“Eskiden yapabildiğim trick’leri bile yapamıyorum !”
“Herkes handspring yapıyor, bir ben kaldım !”
“Sanırım ben asla yeteri kadar iyi bir pole’cu olamayacağım !”
Aşağı yukarı 1.5-3 senedir pole yapıyor ve yukarıda cümlelerin en az ikisine yakın düşüncelerle her antremanda savaşıyorsanız, tebrikler! Hepimizin vakıf olduğu intermediate depresyonundasınız!
Her ne kadar şu an size kendini çok negatif gelen bir süreç gibi hissettirse de pozitif yanlarını görmeye başladıkça kendini tatlı bir rahatlığa bırakma potansiyeli mucize gibidir. Öncelikle şunu farkettiğiniz an kendinizi daha iyi hissedeceksiniz: Gerçek anlamda ileri seviye bir pole’cu olmaya başlamadan önceki merdivendesiniz! Bu merdiveni koşarak acele ile geçmeye çalışıp geri yuvarlanma ve sakatlanma riskine maruz kalmak veya sakin sakin, her adımın keyfini çıkararak emin adımlarla tırmanmak ise sizin seçiminiz. Bir dağın sadece zirvesinde değil, her aşamasında keyif alınacak manzaraları olduğunu farkettiğiniz an, etrafınızdaki güzellikleri görüp takdir etmeye başlayacaksınız.
Umarım bu yazının sonunda kendi sürecinizle daha barışık olmanızı sağlayabilirim.
TRICK ÖĞRENMEK HİÇBİR ZAMAN KOLAYLAŞMAYACAK
Sorun sizde değil, rahatlayın. 7 senedir pole yapıyorum, hala yeni trick öğrenmek zor. Hatta trick’lerin seviyesi yükseldikçe daha da zor! Atletik hayatınız boyunca bir şeyi yapabilmeye başlamadan önceki adım, her zaman onu önce yapamamak olacak. İSTİSNASIZ!
Bazen, bedeninize daha uygun şeyleri ilk etapta yapabiliyormuş gibi hissetseniz de bu ilüzyona kanmayın. Gerçek öğrenme, o hareketi her şekilde, her yerden ve her koşulda gözünüz kapalı bile yapabildiğinizde gerçekleşmiş demektir. Bu da ancak siz hareketi BİNLERCE KERE çalıştıktan ve çeşitli şekillerde başaramadıktan sonra olur. Hareketi “fail etmek”, bir başarısızlık göstergesi değil, vücudunuzun ve beyninizin öğrenme yolundaki çok önemli bir adımıdır. Bunu ne kadar çabuk kabul edip içselleştirirseniz, fail etmek de o kadar keyifli ve gülüp geçeceğiniz bir olay haline gelecek.
Hiç abartmıyorum, ileri seviyede çalışılan her Sirk/Pole antrenmanının %80’i başarısızlıktır. O da eğer iyi bir gününüzdeyseniz! Bu süreçten keyif alıp olumlu yanlarına görmeye bir an önce başlasanız iyi edersiniz. Belki arkadaşlarınızla düşerken daha da çok eğlendiğinizi bile göreceksiniz.
HAYATINIZ VE MUTLULUĞUNUZ NE ARA MUHTEŞEM POLE’CU OLMAYA BAĞLI OLDU?
Özetle ne ara delirdiniz? Yaşamda kalmamızı sağlayan şeyler; yemek, su, barınak ve güvenli bir çevredir. Mutluluk ise sosyal çevremiz ile ilgilidir. Pole bunun neresinde? Hocalarınız sizi ilerleyemezseniz öldürmekle mi tehdit ediyor? Aileniz, arkadaşlarınız sizi handspring yapamazsanız sevmeyecek mi? Şu an güldüğünüzün farkındayım ama belki bir dahaki buhran anınızda bu saçma gibi görünen soruları kendinize sormak isteyebilirsiniz. Belki de çok ilginç cevaplarla karşılaşırsınız.
Pole ile ne yapmak istediğinizi, bu yolda tam olarak neye ihtiyacınız olduğunu ve kafayı buna ne kadar takmanız gerektiğini iyice bir düşünün. Kafayı takmanızın sadece kendinize zarar verdiğini görebilirsiniz.
Bu arada pole ile ciddi düşünüyorsanız, kafayı belirli bir oranda takmanız ve yakmanız gerekecek. Fakat bu size ve hayat kalitenize zarar vermek zorunda değil. Antrenmanı antremanda bırakmayı öğrendiğiniz an, sağlıklı bir obsesif olarak çok mutlu olabilirsiniz. Bu konuyu ayrıca daha sonra ele alacağım.
Yeteri kadar iyi olmak ne demek? Kendinizden beklentinizi kimin standartlarına göre belirliyorsunuz? Böyle sorunca bir an kulağa saçma geldi değil mi? Performans sanatlarının bir acı gerçeğini daha sizinle paylaşmak istiyorum: ASLA YETERİ KADAR İYİ OLMAYACAKSINIZ.
Her zaman sizden daha iyi, daha deneyimli, daha yaratıcı, daha estetik, daha BİR ŞEY olan birileri olacak. Şanslıysanız, arkadaşınız olacaklar ve sizi daha ileriye taşıyıcı bir motivasyon görevi görecekler.
Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayan ender performansçılardan biri olsanız dahi, siz ilerledikçe standartlarınız da ilerleyeceği için, hep kendinizi yalnızca ortalamanın biraz üstü gibi hissedeceksiniz.
Dünyaca ünlü pole’cu yakın arkadaşları olan ve onların sorunlarını dinleyen bir insan olarak şunu söylediğimde bana inanacağınızı umuyorum: Herkes aynı dertten muzdarip. Duvarına madalyalarını döşeyen, workshop vererek dünyayı gezen polecular da kendilerini yetersiz hissediyorlar. Bu yüzden yarışma öncesi histeri krizine girip salya sümük omzumda ağlayan dünya şampiyonu kankalarım var benim. O bile bu kafaya giriyorsa biz napalım, kendimizi mi asalım?
Ne alakası var canım… Tatminimizi performanstaki başarımızdan değil de tutkumuzu dilediğimizce yapıyor olmaktan ve bunu sevdiklerimizle paylaşmaktan alamaz mıyız? Bence yeteri kadar istersek olur.
ZİLYON TANE TRICK VAR, HEPSİNİ YAPMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ
Eskiden yapabildiğin ama sonra sıkılıp çalışmadıklarını doğal olarak unutacaksın. Mantıklı düşünürseniz, bundan daha normal birşey de yok zaten. Dil öğrenmek gibi. Kullanmadığını unutacaksın; tekrar kullanmak istersen pratik edeceksin, geri gelecekler.
Zaten bazı hareketlerin modası geçti, kimisinin acısına değmiyor… Ne gerek var yahu? Yapmayıverin o spliti de, sevdiğiniz başka bir split yaparsınız. Kim bunun hesabını soruyor ki?
Bir gün gerçekten her zaman, her şeyi yapabilecek bir bedene sahip olabilirsiniz. Tabi eğer düzenli ve akıllı çalışırsanız. Ama o zaman bu zaman değil. Minimum 10 sene sonra… O zamana kadar seçim yapma ve sadece istediklerinizi çalışma lüksüne sahipsiniz. İstemediğiniz hiçbir şeyi çalışmak zorunda değilsiniz. Go crazy!
YALNIZ DEĞİLSİNİZ
Hepimiz aynı yoldan geçtik, geçiyoruz ve geçeceğiz. Bu ormanda yağmur bol yağıyor, güzel elbiseleriniz çamurlanıyor olabilir. Çaresizce bu çamuru çıkarmaya çalışıp sinirinizi bozacağınıza, çocukluğunuzdaki gibi kirlenmekten keyif alarak yerlerde yuvarlanmaya ve su birikintilerinde tepinmeye ne dersiniz? Hem de bunu sınıf arkadaşlarınız ve çok sevdiğiniz hocalarınızla yapacaksınız.
Bilge bir çamaşır deterjanı reklamının dediği gibi: “Kirlenmek Güzeldir”! Kim hangi hareketi daha önce yaptı diye çetele tutacağınıza, bu etrafında dönüp durduğunuz metal boru üzerindeki saçmalıklarınızın sizi ne kadar mutlu ettiğinizi hatırlayarak beyin enerjinizi daha verimli kullanabilirsiniz.
Sırası gelmişken, pole stüdyolarının büyülü birer dünya olduğunu, içine ne getirirseniz onun katlanarak büyüyeceğini unutmayın. İçeri girerken hayatınızın streslerini ve toplumun empoze ettiği çekişme hırsını kapıda bırakın. Sevgi ve gülücüklerinizi getirin.
Hayatımızdaki zorluklara rağmen mutluluğu birbirimizde bulabilir, acılı (hem de bazen kelimenin gerçek anlamıyla) anlarımızda bile birbirimizin desteğini görüp tekrar denemek için ayağa kalkabiliriz.
Joy G. Wild
Blog görselimiz Anthony Tran tarafından çekilmiştir. ( https://unsplash.com/photos/vXymirxr5ac?utm_source=unsplash&utm_medium=referral&utm_content=creditShareLink )